Fazıl Say dikkat çekmeye mi çalışıyor?

Ahmet Hakan, Fazıl Say için bakın ne diyor?

“…Hiç hoÅŸlanmıyorum kibrinden, karşısındakini kolaylıkla küçümseyebilmesinden, zehirli dilinden, ölçüsüz tepkilerinden, hiç ihtiyacı yokken dikkat çekme gayretinden falan… Fakat yine de sınırlarımızın ötesinde gördüğü olaÄŸanüstü saygının saÄŸladığı süper etkinliÄŸi, sınırlarımız içindeki politik ve kültürel kamplaÅŸmalara kurban etmeyi göze almasını saygıdeÄŸer buluyorum. Ä°stese etkinliÄŸinin keyfine bakabilirdi. Ama o etkinliÄŸini azaltmak pahasına Nihat DoÄŸan’larla falan uÄŸraşıyor. Bu da az fedakârlık deÄŸildir hani…”

 

Sayın Ahmet Hakan’a katılmıyorum…

Fazıl Say’ın dikkat çekme gayreti içinde olduÄŸuna inanmıyorum. Sanatında bu seviyeye çıkmış, 3 günde bir dünyanın deÄŸiÅŸik kentlerinde konser verebilen, uluslararası şöhret sahibi bireylerin “dikkat çekmeye çalışması” çok beklenen bir durum deÄŸildir. Bu seviyedeki bir sanatçı bir ÅŸeye tepki gösteriyorsa, nasıl dediÄŸine deÄŸil, daha çok ne dediÄŸine dikkat etmek gerekir.  Söylediklerinin içeriÄŸine odaklanmadan, dikkat çekmek için bunları yaptığını söyleyebilmek haklı bir eleÅŸtiri deÄŸildir.  Fazıl Say sıkça tepki gösteriyor.  Duyarlı bir sanatçının tepkilerini veriyor. YaÅŸadığı toplumdaki gerikalmışlıklara tepki gösteriyor olduÄŸu için eleÅŸtirileri” kibir”, tepkileri de “dikkat çekme çabası” olarak yorumlanıyor. Kim tarafından? YaÅŸadığı toplumdaki  gerikalmışlık tarafından.

Fazıl Say’ın bazı tepkilerini ifade ediÅŸ tarzı eleÅŸtirilebilir.  Üslubunun dikkatsiz olduÄŸunu ve seçmiÅŸ olduÄŸu kelimeleri doÄŸru seçmediÄŸini iddia etmek mümkündür. Burada Fazıl Say’ın tepkilerinin “içeriÄŸi” kapsamında yorumda bulunuyorum.  Fazıl Say’ın gerçekten ne seviyede bir sanatçı olduÄŸunun ÅŸu haliyle Türk Halkının geneli tarafından layıkıyla anlaşıldığını düşünmüyorum. Ahmet Hakan,  “Nihan DoÄŸanlarla uÄŸraşıyor”  diye kendisini eleÅŸtiriyor…Neden acaba diye hiç merak etmiyor mu?  BaÅŸbakanımız Somali’ye sanatçı diye götüre götüre Nihat DoÄŸan’ı götürmüştür ! Buna tüm “gerçek” sanatçıların tepki göstermesi gerekirdi, neden sadece Fazıl Say gösterdi sorusunu sorulması gereken daha önemli bir sorudur.

Türkiye’de toplumdaki bireylerin büyük bir kısmı hayatında bir kez olsun bir senfoni konserine, bir resim sergisine, bir operaya, bir tiyatroya,bir baleye, bir Türk musikisi konserine, gerçek bir sanat filmi izlemeye gitmemiÅŸtir,  toplumun büyük kısmı  sanatın ve sanatçının en genel anlamıyla ne olduÄŸundan büyük ölçüde bihaberdir. Bunun nedeni de sanat eÄŸitimsizliÄŸidir. Bu karamsar tablonun zamanla düzeleceÄŸini umuyorum.

Toplumdaki bireylerin büyük çoÄŸunluÄŸunun bir kez bile olsun bir piyano dinletisine gitmemiÅŸ olduÄŸu bir toplum, sanatçının ne olduÄŸunu nasıl deÄŸerlendirebilecektir? Bu tip tepkiler veren bireyler genellikle “elitist” olmakla suçlanıyor, ya da “opera, bale” gibi sanat dallarının yeterince bize ait olmadığı gibi sanat eÄŸitimi yoksunluÄŸuna yorulabilecek tepkiler veriliyor. Sanat dalları dünyada evrenseldir. Bunun iyi anlaşılması gerekiyor.

Okullarımızda sanat eÄŸitimi yeterli derecede verilmemektedir, nesiller dünya sanat tarihinini, dünya sanatçılarını, ünlü ressamları, müzisyenleri, heykeltraÅŸları, ünlü Türk Musikisi sanatkarlarını dahi bilmeden yetiÅŸmektedir. Türkiye’de Picasso’yu hayatında ilk kez tıp fakültesi 4. sınıfta duyan nesiller için büyük “sanatkarlar” Ä°brahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Fatih Ãœrek, Arto, Orhan Gencebay, Nihat DoÄŸan, Seda Sayan’dır ve Fazıl Say’ın kim olduÄŸunu, neden büyük bir sanatçı olduÄŸunu ve baÅŸarılarını takdir etmeleri ve de tam olarak neye tepki gösterdiÄŸini anlayabilmeleri haliyle mümkün olamamaktadır. Toplumdaki sanat yargıları yozlaÅŸtırılmış, toplum dünya sanat akışından koparılmıştır. Türk halkının 2011 yılı itibariyle en çok tükettiÄŸi “sanat” ürünü çok az ya da hiç sanat deÄŸeri olmayan televizyon dizilerinden ibarettir. Televizyon dizilerini bir toplumun tüketmesinde elbette bir sakınca yoktur. Ancak bu gerçek sanatın ne olduÄŸundan habersiz kiÅŸiler tarafından tüketilirse o zaman büyük sakıncaları vardır.

Bu önemli konuyu şöyle örneklendirmek isterim. Sirkeyi sirke olduÄŸunu bilerek tatmak ayrı ÅŸeydir, sirkeyi “ÅŸarap” zannederek akÅŸam yemeÄŸinde içmeye çalışmak ayrı ÅŸeydir. Åžayet toplumdaki bireyler “sirke” de tüketebilir, “ÅŸarap” da tüketebilir. Neyin ne olduÄŸunu bilerek yerinde tüketilmesinde sanata dair hiçbir sakınca olamaz. Ä°brahim Tatlıses, Müslüm Gürses ve benzeri sanatçıların eserlerinin tüketilmesi, onların dünya üzerindeki evrensel sanat deÄŸerleri açısından çok az ya da hiç bir deÄŸeri olmadığını bilen tüketiciler için sakıncalı bir durum olamaz, sanat tüketiminden çok “eÄŸlence” benzeri aktiviteler içinde deÄŸerlendirilebilir. Ancak bir toplumda Nihat DoÄŸan gibi bir kimse Devlet makamlarında sanatçı olarak takdir görürken, Fazıl Say’ın “kibirli ve şımarık bir klasik müzik piyanisti” olarak toplum genelinde deÄŸerlendirilmesi , o toplumun “can damarlarından birinin tıkandığına” iÅŸaret eder.

Ben kiÅŸisel olarak Fazıl Say’ı çok cesur ve duyarlı buluyorum. Uluslarası saygınlığının keyfini dünyanın istediÄŸi her köşesinde çıkarabilme lüksünü elinin tersi ile iten ve ülkesi, toplumu için son derece yerinde ve saÄŸlıklı tepkiler veren gerçek bir sanatçı olduÄŸunu düşüyorum. Bir sanatçıyı, “yetenekli bir teknisyenden” ayıran en önemli özelliÄŸi yaÅŸadığı topluma duyarlı olmak, sanatını ve eserlerini yaÅŸadığı, ait olduÄŸu topluma dayandırabilmektir.  Fazıl Say, besteleriyle ve tepkileriyle,  evrensel anlamda “gerçek” bir sanatçıdır.

UlaÅŸ Çamsarı – 30 Ekim 2011, North Bethesda, ABD

Leave a Comment

Your email address will not be published.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

2 Trackbacks